ENGELS  KÝTAPLARI

 

DOÐANIN DÝYALEKTÝÐÝ

AÝLENÝN, ÖZEL MÜLKÝYETÝN VE DEVLETÝN KÖKENÝ

ANTÝ-DÜHRÝNG

ÜTOPÝK SOSYALÝZM VE BÝLÝMSEL SOSYALÝZM

LUDWIG FEUERBACH VE KLASÝK ALMAN FELSEFESÝNÝN SONU

TARÝHTE ZORUN ROLÜ

KÖYLÜLER SAVAÞI

ALMANYA'DA DEVRÝM VE KARÞI-DEVRÝM

ÝNGÝLTERE'DE EMEKÇÝ SINIFIN DURUMU

KONUT SORUNU

BÜRO ÝLE BARÝKAT ARASINDA

KOMÜNÝZMÝN ÝLKELERÝ

HAKÝKÝ SOSYALÝSTLER

 


FRÝEDRÝCH ENGELS


TARÝHTE ZORUN ROLÜ


Bismarck'ýn Kan ve Zulüm Politikasý Üzerine Bir Çalýþma


 

SUNUÞ

 

ERNST WANGERMANN

 

ENGELS'ÝN Anti-Dühring'inin baþarýsý öyle büyüktü ki, ayrý basýmlar, yeni basýmlar, çeviriler ve tek tek bölümlerin broþür olarak basýlmasý yolunda, yoðun istemler oluyordu. 1880 ortalarýnda ileri sürülen böyle bir istem, siyasal zor ile iktisadi etkenler arasýndaki iliþkiyi inceleyen "Zor Teorisi" baþlýklý üç bölümün, Almanca ayrý bir basýmýnýn yapýlmasýný öngörüyordu. Engels, esas olarak, teorik olan bu bölümlerin yalnýzca yeniden basýlmasýnýn, o günkü koþullarda uygun olmayacaðý kanýsýndaydý. Alman tarihinin son dönemi gözönünde tutulursa, Alman okurun, "Zorun, son otuz yýl boyunca, kendi ülkesinin tarihinde oynadýðý çok önemli rol konusunda" onun ne düþündüðünü bilmeye hakký vardý. Tasarlanan bu baský için Engels, tarihsel materyalizm açýsýndan, 1848-1888 döneminde, Alman tarihinin bir deðerlendirmesini içeren dördüncü bir bölüm yazdý. Bu, Anti-Dühring'in "Zor Teorisi" bölümleriyle birlikte, "Tarihte Zorun Rolü" baþlýðý altýnda basýlacaktý. Engels'in pek çok tasarýsý gibi bu da, Marx'ýn Kapital'inin ikinci ve üçüncü ciltlerinin basýma hazýrlanmasý için giriþtiði çalýþma yüzünden bir yana býrakýlmak zorunda kaldý; dördüncü bölüm tamamlanmadý.

Tamamlanmamýþ elyazmasý ilk kez 1896'da, Neue Zeit'ta, Ýkinci Alman Ýmparatorluðunun yirmibeþinci yýldönümü dolayýsýyla, bazý keyfî deðiþikliklerle Eduard Bernstein tarafýndan yayýnlandý. Bu basým, daha sonraki yýllarda, Fransýzca, Ýtalyanca ve Rusça çeviriler için bir temel teþkil etti. (Bir kýsmý kaybolan) elyazmasýnýn kalanýna dayanan Rusça bir çeviri, 1937 yýlýnda, Moskova'da, Marx-Engels Enstitüsü tarafýndan yayýnlandý. Engels'in, "Tarihte Zorun Rolü" konusundaki çalýþma için hazýrladýðý bütün elyazmalarý, 1964'te, Demokratik Alman Cumhuriyetinde özgün Almancasýyla basýldý. Tamamlanmamýþ dördüncü bölümün bu ilk Ýngilizce çevirisinin hazýrlanmasýnda iþte bu basým kullanýlmýþtýr. Ýçindekiler listesi, Engels'in, bölüm için hazýrladýðý özet taslaðýna dayandýrýlmýþtýr.

Seksen yýl önce, Aralýk 1887-Mart 1888 döneminde yazýlmýþ olduðu halde, Engels'in incelemesi tazeliðinden hiçbir þey yitirmemiþtir ve modern araþtýrmanýn eleþtirici ýþýðý karþýsýnda olaðanüstü bir saðlamlýkla ayakta durmaktadýr.

Tarihte zorun rolü hakkýndaki tartýþmanýn özü neydi? Dühring, felsefe ve iktisat konusundaki ders kitaplarýnda, insanýn insan tarafýndan sömürülmesinin esasýnýn, tarihsel bir zor eylemi olduðunu ve bunun daha güçlü kiþi ya da sýnýf yararýna, sömürücü bir iktisadi sistem yarattýðýný iddia etmiþti. Dolayýsýyla, bir devrimci hareketin itici gücü, sömürüyü sürdürmeyi amaçlayan mevcut haksýz zor uygulamasýna karþý duyulan ahlaki tepki olmalýydý. Engels, Dühring'i çürütürken, insanlýk tarihinde siyasal zorun ve onun saðladýðý iktidar sisteminin, baðýmsýz ve öncel unsurlar olduðunu önermenin saçmalýðýný sergiler. Geniþ tarih bilgisine dayanarak, zorun amaçladýðý hedefin ve çeþitli dönemlerde emrinde bulunan silahlarýn, üretici güçler düzeyine ve diðer iktisadi unsurlara nasýl baðlý olduðunu gösterir. Bu durumda siyasal güç, uzun dönemde, her zaman iktisadi ve toplumsal güçler dengesindeki deðiþikliklere kendini uyarlamak ve iktisadi geliþmenin buyruklarýna boyuneðmek zorundaydý. Bir üretim tarzý ve ona uygun olan siyasal sistem, bunu sürdürmek için gerekli olan zor derecesine bakýlarak deðil, geliþmeyi engelliyor mu yoksa hýzlandýrýyor mu, buna bakýlarak deðerlendirilmelidir. Kölelik ilk doðduðunda, tarihsel anlamda ileri bir adýmdý, çünkü ilkel topluluðu daðýttý ve toplumun üretken gücünü geliþtirdi. Geçmiþte ne zaman siyasal güç, iktisadi geliþme ile çatýþtýysa, çatýþma her zaman siyasal gücün devrilmesiyle sonuçlanmýþtýr: iktisadi geliþme, amansýz ve istisnasýz bir biçimde ezip geçmiþtir.

Tamamlanmamýþ dördüncü bölümde, Engels, bu genel önermeleri, Prusya-Alman tarihinin, bismarkçý "kan ve zulüm" dönemine uygulamaya çalýþýr. "Kan ve zulüm siyasetinin neden bir süre baþarýlý olmak zorunda olduðunu ve neden sonunda yýkýlmak zorunda olduðunu" ortaya koymayý amaçlar. Siyasal irtica, 1815'te ve tekrar 1848'de baþarýlý olduysa da, Almanya'da geniþ-ölçekli sanayinin büyümesini ve Alman ticaretinin dünya pazarýndaki payýnýn artmasýný engelleyemedi. Almanya'nýn toprak bölümlerine sahip feodal-bürokratik siyasal sistemi ile modern sanayi ve ticaret arasýndaki uyuþmazlýk, yýldan yýla daha belirginleþiyordu. Bir sanayici olarak kendi kiþisel deneyimlerine dayanan Engels tarafýndan, þahane bir biçimde izah edilen bu uyuþmazlýk, sanayi ve ticaret burjuvazisini, Almanya'nýn birleþtirilmesi hareketine sürükledi. Bunlar bu harekete, duygusal olmayan bir iþadamý tutumunu ve soðukkanlý hesaplamanýn yeni bir belirtisini getirdiler. "Alman birliði, iktisadi bir zorunluluk olmuþtu."

Engels, ilke olarak birliði saðlayacak çeþitli siyasal geliþmeleri tartýþýr. Alman prenslerini ve onlarýn sözde koruyucusu Louis-Napoléon'u devirecek olan baþarýlý bir halk devrimi hareketiyle, birleþmenin aþaðýdan saðlanmasý olasýlýðýnýn çok iyimser bir deðerlendirmesini verir. Öte yandan, Avusturya'nýn hegemonyasýnda birleþme olasýlýðý, habsburglarýn büyük-devlet siyasetiyle baðdaþmadýðý öne sürülerek kýsa geçilmiþtir. Açýktýr ki Engels, Avusturyalý bakanlar Schwarrenberg ve Bruck'un, 1850'lerde, Avusturya ve Alman Gümrük Birliði arasýndaki gümrük duvarlarýnýn kaldýrýlmasýný saðlamak, Almanya'daki bir Avusturya hegemonyasý için gereken iktisadi temeli kesinlikle yerleþtirmek amacýyla giriþtikleri kararlý çabalardan habersizdi. Prusya siyasetinin, Alman birliðinde inisiyatif sahibi olmaya yönelmesinin geliþimine gelince, Engels'in bu konudaki tahlilinde en önemli unsur, Louis-Napoléon'dur. Saray ile yasama meclisindeki liberal-burjuva çoðunluk arasýnda büyük "çatýþmaya" yolaçan ordunun 1860-61 yeniden düzenlenmesini, Prusya hükümetine, Ren'in sol yakasýna yönelik gerçek ya da görünürdeki Napoléon tehlikesi dayatmýþtý. Çatýþma ilerledikçe, bunun ancak iki sonucu olabileceði anlaþýlýyordu: ya bir coup d'état [hükümet darbesi –ç.] ve 1848 öncesi biçiminde açýk bir mutlakiyete dönüþ, ya da liberal çoðunluða teslimiyet ve ordu sorunlarýndan parlamentonun denetiminin kabulü. Generaller darbeye oldukça hazýrdý, ama tahta henüz gelmiþ olan Karl Wilhelm I, taç giyerken ettiði yemini, bu kadar kýsa bir süre sonra bozmakta tereddüt etti ve liberal düþünceye bu kadar büyük bir hakareti göze alamadý. Öte yandan liberal çoðunluða teslim olmak, hem kral, hem de generaller için, kuþkusuz kabul edilemeyecek bir þeydi.

Üçüncü bir çýkýþ yolunu, 1862 Eylülünde, Prusya baþbakanlýðýna getirilen Bismarck buldu. Engels'e göre, Bismarck'ýn siyaseti, bonapartçýlýðýn, Prusya-Alman koþullarýna uygulanmýþ bir biçiminden ne daha fazla, ne de daha azdý. Louis-Napoléon, burjuvazinin siyasal egemenliðini yýkmayý baþarmýþtý, çünkü onun toplumsal egemenliðini saðlamýþtý. Kârlarýn çok yükseldiði bir durumda, parlamentonun baský altýnda tutulmasý kabul edilmiþti. Bu baþarýdan esinlenen Bismarck, burjuvazinin kendi ulusal ve iktisadi programýný etkili bir biçimde uygulayarak, siyasal iktidar savaþýmýnda liberal burjuvaziyi yendi. Böyle bir siyaset, Prusya'nýn geleneksel toprak geniþlemesine geri dönüþü mümkün kýldýðýndan, daha da istekle benimsendi. 1864-1870 döneminde kan ve zulüm siyaseti baþarýlý olduysa, Engels'e göre bunun nedeni, bu yöntemin, Bismarck'ýn kaprislerinden doðan keyfî bir siyasete hizmet etmek için deðil, hýzla geliþen Alman burjuvazisinin programýnýn uygulanmasýna hizmet etmek için kullanýlmýþ olmasýdýr. Buna karþýlýk burjuvazi, hükümet üzerinde anayasal denetim saðlamak için giriþtiði savaþýmda yenilgiyi kabul etti ve hiçbir gücü olmayan bir parlamento ile yetinmeye razý oldu.

Engels, teorisinin ýþýðýnda, "kan ve zulüm siyasetinin neden bir süre için baþarýlý olmak zorunda olduðunu" gösterdi. Engels, bu siyasetin "sonunda yýkýlmak zorunda olduðunu" iddia ederken hangi temele dayanýyordu?

Engels'e göre Bismarck, ancak tarihsel geliþime uygun hareket ederek —iflas etmiþ junkerleri feda edip, burjuva toprak aristokrasisinin onur üyeleri olduðu, Ýngiliz tipi bir burjuva parlamenter rejime doðru yönelerek ve böylece, Engels'in deyimiyle, "Almanya'nýn siyasetini onun sanayi koþullarýna uyarlayarak"—, yeni doðmuþ imparatorluðuna uzun vadeli bir istikrar saðlayabilirdi. Bismarck bunu yapmadý. Tam tersine, eski Prusya devletini korudu ve kendi sýnýfý junkerlerin, eski üstünlüklerini sürdürebilecekleri koþullarý yarattý. Kendi sýnýfýnýn çýkarlarý uðruna, tarihsel geliþimin buyruklarýna meydan okuyordu. Engels, tarihsel geliþime uygun hareket etmenin ödülleri olan, parlak zaferleri tatmýþ bir devlet adamýnýn, gücünün doruðundayken, tereddütsüz ve þartsýz olarak, "baþarýsýzlýða mahkžm" denebilecek gerici bir siyasete sarýlmasýna adeta þaþmýþ görünmektedir. Gerçekte, nasýl bir siyasettir uygulanan?

Çaðdaþlarýnýn pek çoðu gibi, Marx ve Engels de, 1866'da, Prusya'nýn Avusturya üzerindeki kesin zaferi karþýsýnda þaþýrmýþlardý. O zamana kadar Bismarck'a, Alman burjuva programýnýn uygulayýcýsý olarak deðil, Rusya'nýn hizmetkârý gözü ile bakýyorlardý. Ancak, durumu çabucak yeniden deðerlendirdiler.

Marx, Engels'e þöyle yazýyordu: "Belki de bir devrime yolaçabilecek olan (ah bu Berlinliler!) bir Prusya yenilgisini bir yana býrakýrsak, onlarýn kesin zaferinden daha iyi bir durum da düþünülemez."

Yeni durumun, ona olumlu gibi görünen yanlarýný ayrýntýlarýyla belirten Engels, Marx'ý þöyle yanýtladý:

"Almanya'daki durum, bana þimdi oldukça basit görünüyor. Bismarck'ýn, küçük-Alman burjuva programýný, Prusya ordusu ile birlikte ve böylesine dev bir baþarýyla uygulamaya baþladýðý andan itibaren, Almanya, bu yönde, öyle kesin bir biçimde ilerlemektedir ki, hoþumuza gitse de, gitmese de, baþkalarý gibi biz de bu fait accompli'yi [oldu bittiyi –ç.] kabul etmek zorundayýz. Sorunun ulusal yaný açýsýndan, Bismarck, belki de küçük-Alman imparatorluðunu burjuvazinin istediði sýnýrlarla, yani Güney-batý Almanya'yý kapsayacak biçimde kurmak zorunda kalacak: Main sýnýrý ile ihtiyari Güney Alman ayrý konfederasyonu hakkýndaki sözler, sanýrým, yalnýzca, Fransýzlar için söylenmiþtir, ve bu arada Prusyalýlar, Stuttgart'a yürümektedirler.

"Siyasal açýdan Bismarck, burjuvaziye dayanmak zorunda kalacaktýr, çünkü prenslere karþý, onlara gereksinmesi vardýr, þimdilik Bismarck'ýn saygýnlýðý ve ordunun durumu yeterli düzeyde olduðundan, bu durum belki hemen doðmayacak. Ama parlamentodan, merkezî hükümet gücü için gerekli koþullarý elde etmek ister istemez, burjuvaziye ödün vermek zorunda kalacak. Ve olaylarýn doðal akýþý, onu ya da onun ardýllarýný, tekrar tekrar burjuvaziye baþvurmak zorunda býrakacak. Bu demektir ki bugün için Bismarck mutlaka vermesi gerekenden daha fazla ödün vermese de, gene giderek daha çok burjuvaca bir yöne doðru itilecektir.

"Bütün bunlarýn iyi yaný da, durumun basitleþtirilmiþ olmasý ve küçük baþkentlerdeki isyanlarýn önlenmesi ve siyasal geliþmenin hýzlanmasýyla, gelecekteki bir devrimin kolaylaþtýrýlmýþ olmasýdýr. Ensonu, bir Alman parlamentosu, bir Prusya yasama meclisinden oldukça farklý bir þeydi. Hareket, küçük devletlerle ilgili olan her þeyi silip geçecek, en berbat ayrýmcý etkiler yokolacak ve siyasal partiler, sonunda yöresel olmaktan çýkýp ulusal partiler haline geleceklerdir."

Bütün bu olumlu yanlara karþýlýk, Engels, Almanya için yalnýzca bir tek önemli olumsuz yan görüyordu, o da prusyacýlýðýn bütün ülkeyi kaplayacaðý idi. Buna karþý hiçbir þey yapýlamayacaðýný da ekliyordu. Bu yüzden tek akla-uygun yol, gerçek durumu, onaylamaksýzýn kabul etmek ve Alman iþçi sýnýfýnýn ulusal bir temel üzerinde örgütlenmesi için þimdi ortaya çýkabilecek büyük fýrsatlarý kullanmaktý.

Bu iyimser görüþ ýþýðýnda, Bismarck'ýn eski Junker üstünlüðünün devamýný saðlama çabalarý, gerçekten de baþarýsýzlýða mahkum görünüyordu. Ancak, Engels'in iyimserliðini, Alman iþçi hareketi, tümüyle paylaþmýyordu. 1862'de Almanya'ya dönmüþ olan ve orada iþçi sýnýfýnýn siyasal partisini baþarýyla kurmakta olan, Marx'ýn dostu ve sürgün arkadaþý Wilhelm Liebknecht, 1866 olaylarýna oldukça farklý bir tepki gösterdi. Olumlu yönlere oranla, Prusya'nýn askerî gücünün saðlamlaþmasý ve artmasýnýn çok daha aðýr bastýðý kanýsýndaydý. Yeni durumu "kabul etmek" bir yana, Liebknecht, Prusya'ya muhalefeti propaganda ve ajitasyonun ana noktasý yaptý ve Volkspartei ve öteki küçük-burjuva ve ayrýmcý gruplarla iþbirliðine girdi. Bu unsurlarla iliþkinin, partilerini, özellikle Kuzey Alman iþçilerinin gözünden tehlikeli bir biçimde düþüreceðinden korkan Marx ve Engels bu durumu þiddetle eleþtirdiler. Liebknecht çizgisinde direndi ve bunu Engels'e yazdýðý bir mektupta þöyle anlattý:

"Kuþkusuz, iþimiz geçen yýlýn (1866) olaylarýyla basitleþmiþtir, ama ayný zamanda da daha çok zorlaþmýþtýr. Birleþmemiþ, ya da en azýndan gerçekten iþbirliði yapmayan birkaç düzine düþman, bu birkaç düzinenin gücünü kendi ellerinde toplamýþ bir tek düþmana göre daha kolay yenilir. Eðer Prusya kendini saðlamlaþtýrýrsa, hiçbir yabancý  güç ve hatta yaklaþan Fransýz devriminin doðuracaðý bir devrim bile onu yýkamayacaktýr. O, ancak Alman proletaryasý, (sayýca ve bilinççe) iktidarý alacak kadar olgunlaþýnca düþecektir. Ama bunun için birkaç kuþak beklemek gerek."

Böylece, Prusya zaferinin sonuçlarýnýn, gelecekteki devrimci geliþmeler açýsýndan taþýdýðý anlam üzerine, birbirine tamamen karþýt iki deðerlendirme ortaya çýkýyordu. Liebknecht'in kötümser yorumu, Alman Sosyal-Demokrat Partisindeki (SPD) hýzlý büyüme ile —Engels Anti-Dühring'te, bu parti için, "tarihin kaydettiði en ilerici parti" diyordu— ve özellikle, Bismarck'ýn, baskýcý Sosyalist Yasa aracýlýðýyla, partinin geliþme hýzýný azaltmada bile uðradýðý müthiþ baþarýsýzlýkla çeliþir görünmektedir. Ama bir milyon kadar sosyalist oy ve güçsüz Reichstag'daki birkaç düzine parlamento üyesi, 1866'dan sonraki yýllarda Bismarck tarafýndan yeniden kurulan ve saðlamlaþtýrýlan Prusya iktidar yapýsý için gerçekten ciddi bir tehlike teþkil ediyor muydu? Engels'in SPD'nin seçim þanslarýna gösterdiði ilgiyi, onun, yaþamýnýn son yýllarýnda, gerçekte, parlamenter bir çoðunluk bekleyen bir reformist haline geldiðinin kanýtý olarak yorumlamak moda olmuþtu. Ama en iyimser anlarýnda bile Engels, Reichstag'da en sonunda ulaþýlacak sosyalist bir çoðunluðun, Junkerler ve generallerden siyasal iktidarý rahatça alacaðýný düþünmüyordu. Böyle bir çoðunluk bismarkçý siyasal istikrarýn ve gericiliðin verimsiz topraðýnda yeþeremezdi; ancak bismarkçý siyasal sistemin daðýlmasýndan sonra doðabilirdi.

Engels, August Bebel'e þöyle yazýyordu: "Bizim sýramýz, ancak, burjuva ve küçük-burjuva partiler açýkça ve pratikte ülkeyi yönetmedeki yeteneksizliklerini kanýtladýklarý zaman gelebilir." Açýktýr ki, Engels, gerçek bir siyasal ilerlemenin önkoþulu olarak, Junker gericiliðine karþý bir tür liberal-burjuva muhalefetin canlanmasýný düþünüyordu. 1866'da, böyle bir canlanmanýn, "Alman burjuvazisinin bir kez daha kendi siyasal görevini yapmaya, mevcut sisteme karþý çýkmaya zorlandýðýnýn, böylece, ensonu tekrar bazý ilerlemeler olacaðýnýn" belirtilerinin varolduðunu düþünüyordu. Bebel'den, bu önemli geliþmeyi yansýtan bütün burjuva gazetelerini kendisine yollamasýný rica etti. Bebel yanýtýnda, Engels'in umutlarýný besleyecek hiçbir kanýta sahip olmadýðýný bildirdi. Yalnýzca bir tek burjuva gazetesi Sosyalist Yasaya karþý çýkýyordu; ve bu da, gazetenin editörlüðünü yapan Franz Mehring'in etkisiyle olmuþtu, Mehring, kýsa bir süre sonra sosyal-demokratlarýn safýna geçti. Bebel, "Almanya'daki burjuva muhalefet bütünüyle ölmüþtür." yargýsýna varmýþtý. Engels gene de, kaçýnýlmaz olarak, daha küçük ve daha yeteneksiz kiþilerden oluþacak, Bismarck'ýn ardýllarýnýn hükümetinin, Alman burjuvazisini, ister istemez muhalefete iteceði kanýsýndaydý. O zamanýn siyasal durgunluðunun, geçici olmaktan baþka her þey olabileceði görüþünü kabul etmiyordu. Fazla umuda kapýlmýþtý. Bismarck'ýn 1890'da azledilmesini izleyen burjuvazinin zayýf siyasal kýmýldamalarý, Alman imparatorluðunu bir denizaþýrý geniþleme siyasetine iten ve denizcilik yarýþýný doðuran bir junker-burjuva uzlaþmasýyla, þu sözde Sammlungspolitik ile, daha baþlarken bastýrýldý. Bundan sonra burjuvazinin bütün potansiyel siyasal enerjisi, donanma heyecanýna ve Ýngiliz karþýtlýðýna yöneltildi.

Eðer Alman burjuvazisi, "siyasal görevini yapmaya zorlanamýyorsa", siyasal demokrasi uðruna verilen savaþýma iþçi sýnýfý önderlik etmek zorundaydý. Marx ve Engels, her zaman, iþçi sýnýfýnýn ancak bir demokratik cumhuriyetin siyasal bünyesi içinde iktidarý alabileceðine inanmýþlardý. SPD programý, 1891'de temelden deðiþtirildiðinde, Engels "siyasal istemlerin" demokratik cumhuriyeti ve prenslerin saklý tutulan haklarýnýn kaldýrýlmasýný kapsamasýnda direndi.

"Kuþkusuz, Bavyera-Württemberg ayrý haklara sahip oldukça ve Thuringia haritasý, bugünkü acýklý görünümü arzettikçe, toplumu devrimcileþtiremezsiniz. Öte yandan, Prusya varolmaktan çýkmalý ve kendi kendini yöneten eyaletlere bölünmelidir ki, özgül prusyacýlýðýn Almanya üzerindeki bu aðýr egemenliði kalksýn."

Engels'in önerileri, SPD liderliðince hemen hemen tartýþmasýz reddedildi. Bebel, bunun nedenlerini kýsaca þöyle belirtiyordu:

"Bizim Alman koþullarýmýzda, cumhuriyeti amaç olarak benimsemek olanaksýzdýr. Adamlarýmýz ajitasyon faaliyetlerinde, durmadan þu suçlama ile karþýlaþarak köþeye sýkýþacaklardýr: siz zor kullanacaksýnýz. ... Küçük devletlere karþý tavýr almak gereksizdir. Prusya'nýn oyununu oynuyor olacaðýz ve bu, hem amaçsýz, hem de baþarýsýz olacaktýr. ... Partide bu soruna yersiz ve kapanmýþ bir sorun gözü ile bakýlmaktadýr. Küçük devletler, düzinelerce ayný derecede gereksiz öteki kuruluþlar gibi, varlýklarýný sürdürürler ve bunlarýn tümü, dayandýklarý temel sallanmaya baþladýðýnda kendiliklerinden yok olacaklardýr."

Bu mektup, SPD'nin siyasetinin, parti programýnýn ifade tarzýnýn en devrimci olduðu bir zamanda bile, ne ölçüde oportünist düþüncelerce yönlendirildiðini ortaya koymaktadýr. Monarþi sorunu ile uðraþmayý reddediþleri, sosyal-demokrat liderlerin þiddet siyaseti olarak yorumlanabilecek herhangi bir þeyi, parti programýna sokmamak konusundaki kararlýlýklarýnýn yalnýzca bir örneðidir. Üstelik mektup, pek görülmemiþ bir siyasal anlayýþ eksikliðini de açýða vurmaktadýr. Küçük devletlere karþý bir kampanyanýn, Prusya'nýn çýkarlarýna yarayacaðý düþüncesi, ancak Prusya'nýn 1866'daki siyasetini tamamen yanlýþ anlamanýn bir sonucu olabilirdi. Bütün küçük devletleri ilhak etmeme yolunda o yýl alýnan karar, tam Prusya çýkarlarýna uygundu. Bu devletlerden bazýlarýnýn yaþamýný sürdürmesi —Bismarck'ý çok uðraþtýran amacýn— ayrý bir varlýk olarak Prusya'nýn yaþamýný sürdürmesinin önkoþulu idi. Ayaklarýnýn altýndaki taban sarsýlmaya baþlayýnca, bu küçük devletlerin de yokolacaðý yolundaki yumuþakbaþlý güven, Engels'in belirttiði hususu, yani bu devletlerin varlýðýnýn, bu tabanýn istikrarlýlýðýnda esas unsur olduðunu tamamen gözden kaçýrýyordu. Erfurt programýnýn benimsenmesini izleyen yýllarda SPD, gerçekten de Alman siyasal yapýsýnýn demokratlaþtýrýlmasý savaþýmýnda hiçbir ilerleme gösteremedi. Prusya seçim hakkýnýn —1850'deki gerici deðiþiklikten bu yana deðiþmemiþti!— reformu için giriþilen 1910-1911 ajitasyonu bile meyvesini vermedi.

Prusya iktidarýnýn ana desteði, kuþkusuz ki orduydu. 1848'de yalnýzca geçici ve kýsmi bir yenilgiye uðramýþtý. Kýrk yýl sonra hem sayýca, hem malzemece kýyaslanmaz bir biçimde güçlüydü. Engels bu artan gücün, devrimin perspektifleri açýsýndan ne ifade ettiði üzerinde çok düþünmüþtü. 1848'den sonra, halkla ordu arasýnda baþabaþ bir çarpýþma sorunu olamazdý:

"Bugünün modern ordusu karþýsýnda silahsýz bir halk, önemsiz bir güçtür."

Bundan, Almanya gibi militarist bir ülkede, baþarýlý bir devrimin, ancak ordunun kendisinde baþladýðý takdirde gerçekleþebileceði sonucu çýkýyordu. Engels, "parti genel kurmayýnýn temsilcisi olarak", Prusya alaylarýndaki hâlâ geniþ ölçüde ezilen tarým emekçisi yýðýnlarý arasýndan toplanan erlerin, mutlak boyuneðme ruhunu baltalamaya yönelik önlemler öne sürdü.

1884'te ordu ona "her zamankinden daha çok irticaýn rezil bir aracý" olarak göründüðü zaman, Engels parlamenter partinin, kraliyet topraklarýnýn, ortaklaþa ekim için tarým emekçileri kooperatiflerine kiralanmasý istemini ileri süren bir karar yazmasýný önerdi.

"Bununla, yalnýzca bununla tarým emekçilerini kazanabiliriz; bu onlarýn dikkatini, gelecekteki iþlerinin, bugünkü haþmetli lordlarýnýn malikânelerinin ortaklaþa ekimi olacaðý gerçeðine çekmenin en iyi yoludur."

Çoðu kez olduðu gibi, Almanya'daki parti liderleri Engels'in düþünce çizgisini gene hiç anlamadýlar. Bebel, mevcut hükümetin hiçbir þekilde uðraþamayacaðý önlemler için kararlar almanýn bir zaman israfý olacaðýný yazdý. Engels, parti olumlu öneriler yaptýðý zaman, bunlarýn uygulanabilir þeyler olmasý gerektiði fikrinde birleþiyordu.

"Ama" diye ekliyordu, "nesnel olarak uygulanabilir olmalý, mutlaka mevcut hükümet için uygulanabilir deðil. Daha da ileri gidiyorum, (bunun gibi) kapitalist üretimin yýkýlmasýna yolaçacak biçimde düzenlenen sosyalist önlemler öne sürdüðümüzde, bunlar nesnel olarak uygulanabilir, ama bu hükümet için olanaksýz önlemler olmalýdýr. ... Bu öneri hiçbir junker ya da burjuva hükümetince uygulanmayacaktýr. Doðu eyaletlerinin tarým proletaryasýna, junker ve müstecir sömürüsünü sona erdirmenin yolunu göstermek; bunu gerçekleþtirmenin aracýný onlarýn eline vermek; köleleþtirilmeleri ve alýklaþtýrýlmalarý Prusya'nýn temeli olan alaylarý doðuran insanlarýn bizzat kendisini harekete geçirmek; kýsacasý, Prusya'yý içerden temelden yýkmak — bunu yapamayacaklardýr kuþkusuz. Bu, büyük mülkler varoldukça, her koþul altýnda kabul etmemiz gereken bir öneridir. ... Yalnýzca bununla Prusya'yý yýkabiliriz ve bu öneriyi halka ne kadar çabuk anlatýrsak o kadar iyi olur."

Bu konuda, Engels ve Bebel arasýndaki yazýþma, SPD'nin tarýmsal programý hakkýnda uzun bir tartýþmanýn baþlangýcý oldu. Engels'in önerileri, parti tarafýndan kabul edilmedi. Parti liderlerinin çoðu, geri tarým emekçilerinin, sosyalist fikirlerden etkileneceðine hiçbir zaman gönülden inanmamýþtý. Öte yandan, Bavyera lideri Georg v. Vollmar, þiddetle, ülkesinin zengin, emek istihdam eden köylülerini güvence altýna alan politikalar üzerinde direniyordu. Bunun sonucu olarak, tarým emekçileri arasýnda dikkate deðer bir ilerleme kaydetmedeki baþarýsýzlýk, doðal ki, Alman ordusunun, Engels'in 1880'lerde dediði gibi —"her zamankinden daha çok irticaýn rezil bir aracý"— olarak kalmasý anlamýna geliyordu. 1907'de, Wilhelm'in oðlu, Karl Liebknecht, özellikle kura ile seçilen ulusal hizmet askerleri arasýnda yaygýnlaþan militarizm mikrobu ile ilgili olarak partiyi uyarmaya çalýþtý. Onun önerileri de Engels'in daha önceki önerileri gibi reddedildi.

Böylece, Engels'in 1895'te ölümüne kadar, eski Prusya'nýn gücünü ve istikrarýný yýkmada hemen hemen hiçbir ilerleme kaydedilmemiþti. SPD'nin giderek daha etkileyici hale gelen seçimsel gösterileri, onun hemen hemen tam siyasal hayal kýrýklýðýný düþmanlarýn gözünden olduðu kadar, kendi gözünden de saklamasýna neden oldu. Engels bile, arasýra aþýrý iyimser tahminlere eðilim gösteriyordu. Ama ölümünden kýsa bir süre önce, SPD liderleri, Marx'ýn Fransa'da Sýnýf Savaþýmlarý'na yazdýðý Alman devrimci taktikleri ve olasýlýklarý üzerine bir tartýþmayý içeren önsözünde önemli kýrpmalar isteminde bulunduklarý zaman, Engels partinin devrimci gelenekten giderek uzaklaþtýðý konusunda ciddi kuþkularý olduðunu ifade etti. SPD liderleri, metnin tümünün, yeni bir Anti-Sosyalist Yasa için hükümete gerekçe saðlayacaðýndan korkuyorlardý. Partilerinin sýnýrlý legalitesinin devamýný, böyle bir fiyat karþýlýðý satýn almaya hazýr oluþlarý, gerçekte, Bismarck'ýn tutucu siyasal yapýsýnýn, kendisinin siyaset sahnesinden ayrýlmasýndan sonra da güçlü bir biçimde yaþadýðýnýn dramatik bir örneðiydi.

Engels, bu tür sapmalarý, çoðu kez, SPD gibi hýzla büyüyen bir iþçi sýnýfý partisinde doðmasý kaçýnýlmaz olan oportünizme ve küçük-burjuva eðilimlere baðlýyordu. Genel olarak saðlam, sýradan üyelere sahip olan bir partinin, böyle eðilimleri eriteceðine ya da eðer gerekliyse örgütsel bir bölünme ile yok edeceðine güveniyordu. Almanya'daki sýradan adamýn özünün saðlam olduðu izlenimidir ki, her þeyden çok, onun, sonuna kadar, Almanya'nýn devrimci olasýlýklarý konusunda iyimser kalmasýný saðlamýþtýr.

Ama Engels, sýradan adamýn bu saðlam özünü mahvedebilecek bir geliþmenin her zaman farkýndaydý — büyük bir uluslararasý savaþýn patlak vermesi. 1880'lerde, böyle bir savaþýn patlamasý olasý göründüðünde þöyle yazýyordu:

"Bir Avrupa savaþýna, bir talihsizlik gözü ile bakýyorum. Bu sefer, her halk, kendi varoluþu için savaþacaðýndan, savaþ, çok ciddi olacak ve uzun yýllar sürecek bir þovenizm yangýný yaratacaktýr. Zaferin eþiðinde olan Rusya'daki devrimcilerin bütün çalýþmalarý boþa gidecek ve mahvolacaktýr. Almanya'da, kendi partimiz, bir þovenizm dalgasý altýnda ezilecek ve parçalanacaktýr, ve Fransa'da da durum böyle olacaktýr."

1886'da, Bulgaristan bunalýmýnýn doruðunda, Engels, büyük bir uluslararasý çatýþmanýn olasý sonuçlarý konusuna yeniden döndü:

"Þu kadarý kesindir: savaþ, hareketimizi bütün Avrupa'da geriletecek ve bazý ülkelerde tümüyle yýkacaktýr. Þovenizmi ve ulusal kini þiddetlendirecektir. Bütün belirsizlikler arasýnda, yalnýzca bir þey kesindir — savaþtan sonra, tekrar baþtan baþlamak zorunda olacaðýz, ama bugünkünden bile daha uygun bir temel üzerinde."

Sanýrýz ki, Engels, bu görünüþü gözönünde tutarak, devrimci hareketin büyümesine karþý elde kalan tek panzehir olmasý yönünden, bir genel savaþýn kasten çýkarýlma olasýlýðýný düþünüyordu. Bölümün tamamlanmamýþ kýsmýnýn özet taslaðýndan da görebileceðimiz gibi, bu, Engels'in ulaþacaðý sonuç olacaktý: "Sonuç, savaþtan beter bir barýþ — en iyisi; ya da bir dünya savaþý". 1914'ten önceki son yýllarýn barýþýnýn, Almanya'daki ya da baþka yerlerdeki egemen sýnýf için, gerçekte, "savaþtan beter" hale gelip gelmediði, ve 1914 Temmuz ve Aðustos kararlarýnda bunun bir unsur olup olmadýðý —bugünkü pek çok tarih araþtýrmasýna konu olan— hâlâ yanýtlanmamýþ bir sorudur. Ama uluslararasý çatýþmanýn iþçi hareketi için doðuracaðý sonuçlar, —hiç olmazsa Almanya'da—, tümüyle Engels'in otuz yýl önceden beklediði gibi olmuþtur.

Bismarck'ýn gerici junker imparatorluðunun, daha çaðdaþ burjuva rejimlerin keyfini sürdüðü kadar uzun vadeli bir istikrar dönemi yaþadýðý sonucuna varmak durumundayýz. Liebknecht'in Prusya'nýn gücündeki büyük artýþýn sonuçlarýna iliþkin karamsar kehaneti, sonraki Alman tarihi tarafýndan, Engels'in 1866'nýn "olumlu yönlerinin" iyimser deðerlendirmesinden daha fazla doðrulanmýþtýr. Alman sanayii, ulusal pazar, silah yarýþý  ve geniþleyici bir dýþ politikanýn saðladýðý, yayýlma alanýna sahip oldukça, Alman burjuvazisi, giderek artan bir heyecanla çaðdýþý siyasal koþullara kendini uydurdu ve kendi geleneksel liberalizmini aþaðýladý. Gerçekte, tecrit edilmiþ olan iþçi hareketi, siyasal yapýda bir reform yaptýrmaya zorlama yeteneðinde olmadýðýný ortaya koydu ve bu yapý içinde, etkileyici örgütsel baþarýlarýna karþýn, siyasal iktidarýn alýnmasýna doðru hiçbir önemli ilerleme kaydetmeyi baþaramadý.

Bu yüzden, Alman tarihi, gerçekten de, siyasal gücün, iktisadi koþullarý belirlemesinin bir örneðini deðil, eskimiþ, gerici bir rejimin askerî zaferi, sýnai ve ticari geniþlemenin gereklerine göre bazý düzenlemelerle birleþtirerek varlýðýný sürdürmesinin bir örneðini verir. Bu, gerici rejimin iktisadi geniþlemeden siyasal zehiri baþarý ile çekip çýkarmasýnýn bir örneðidir. Bu, hâlâ, özellikle iþçi hareketi için temel bir inceleme konusudur. Bu incelemeye yaptýðý parlak ve vazgeçilmez katkýdan ötürüdür ki, Engels'in çalýþmasýný yayýnlýyoruz.

 

ERNST WANGERMANN

 

 

 

TARÝHTE ZORUN ROLÜ